Türkiye'nin Tarihi Yerleri
Tarihi dokusu itibariyle oldukça zengin bir ülke olan Türkiye'de gezilmesi ve görülmesi gereken turistik mekanların sayısı epey fazladır. Ülke toprakları yüzyıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır ve bu dönemlerden bize miras kalan birçok tarihi yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Dünyanın dört bir yanından turist kabul eden ve büyük bir ilgiyle karşılanan bu tarihi mekanlar gezilip görülmeye değerdir. Bu yazımızda, bu mekanları tarihi bağlamları ile ele alarak Türkiyenin tarihi güzellikleri hakkında kısa bilgiler vereceğiz. Bu sayede tarihi yerler ve isimleri hakkında genel hatları ile bilgi sahibi olabilir, buradan yola çıkarak kendinize bir gezi planı oluşturabilirsiniz.
Kapadokya
Kapadokya, tarihi 60 milyon yıl öncesine dayanan, Erciyes, Göllü Dağ ve Hasandağı'ndan püskürtülen lavların ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakalar ile meydana geldiği bilinen, yıllar içerisinde yağmur ve rüzgar ile aşınarak günümüzdeki haline ulaşan bir tarihi bölgedir. Tarihi eserlerimiz arasında oldukça önemli bir yere sahip bu bölge, her yıl gerek dünyadan gerekse ülkenin dört bir yanından turist kabul etmektedir. Nevşehir'de yer alan bölgede, peri bacalarının yanı sıra balonla seyahat etme olanağı da turistlerin ilgisini çekmekte, balonlar ile birlikte şehrin dokusu adeta bir görsel şölene bürünmektedir. Bunun yanında, Kapadokya'yı çekici kılan unsurlardan bazıları da yeraltı şehirleri, çeşitli mutfak lezzetleri ve ATV ile bölgeyi turlama imkanıdır. Ürgüp Göreme adıyla da bilinen Kapadokya, ülkemizdeki tarihi yapılar arasından mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler arasında yer alır.
Efes Antik Kenti
İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve tarihi MÖ 6000 yıllarına dayanan Efes Antik Kenti, bir Yunan kenti olarak inşa edilmiştir. Ardından önemli bir Roma şehri haline gelen kent, en görkemli dönemlerini bu zamanlarda yaşamıştır. Asya eyaletinin başkenti olmasının yanı sıra bu dönemde 200.000 kişilik nüfusuyla bölgedeki en büyük liman kenti olma özelliğini de taşımaktadır. Günümüzde koruma altında bulunan bölge, hem dünyadan hem de ülkeden yılda 1,5 milyon ziyaretçi ağırlamaktadır. Bölge UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almakta ve son bir asırdır turist kabul etmektedir.
Fethiye Tlos Antik Kenti
Fethiye ilçesinin yaklaşık olarak 42 km doğusunda yer alan Tlos Antik Kenti, Yaka Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yılda ortalama 35 bin ziyaretçi kabul eden bölgede akropol tepesine giden yol yaklaşık 500 metre yüksekliğinde dik yamaçlardan oluşmaktadır ve bu özelliği ile akropol çevresi oldukça korunaklıdır. Kaleye çıkarken yamaçta oyulmuş tapınak mezarlar göze çarpar. Tlos, kültürel, dini ve ekonomik bağlamlarda ele alındığında oldukça kayda değer bir bölgedir. Bölge, arkeolojik olarak eşsiz veriler sunar; Neolitik dönemden Demir çağa dek yerleşimin izlerini kesintisiz bir şekilde gözlemlemek mümkündür. Osmanlı Dönemi izlerine de sahip olan bu bölgenin 18. yüzyılda bölgenin ticaret yollarının kesişme noktası olduğu bilinmektedir. Türkiyenin tarihi eserleri arasında oldukça önemli bir yere sahip bölge gezilip görülmeye değer tarihi miraslar arasında yer alır.
Likya Yolu
Fethiye ile Antalya arasında yer alan ve tarihi bir niteliğe sahip olan Likya Yolu, günümüzde gezginlerin ve turistlerin uğrak bölgeleri arasında yer alır. Yolu baştan sona yürüyerek tamamlamak ortalama bir buçuk ay sürmektedir. Yol üstünde çeşitli dinlenme bölgeleri, kamp imkanları ve yolcuların yürüyüş rotasından çıkmaması için yol üstüne yerleştirilmiş yol işaretleri yer almaktadır. Yolculuk için bisiklet kullanımı da sıklıkla tercih edilmektedir. Bölgenin yakınlarında çeşitli tarihi ve turistik yerler bulunmaktadır. Bu bölgelerin ziyaret edilmesi durumunda yolculuk süresi uzayacaktır. 1999 yılında Kate Clow tarafından hizmete açılan Likya Yolu, günümüzde dünyanın her yerinden turist kabul etmektedir. Yılın her dönemi ziyaretçi kabul eden Likya Yolu'nu yürümek için en uygun zamanın nisan ve eylül ayları arasında olduğu dile getirilmektedir.
Bodrum Kalesi
Bir liman kenti olan Bodrum'un simgesi haline gelmiş Bodrum Kalesi, ülkemizdeki tarihi yerler arasında önemli bir yere sahiptir. 1402 yılında inşa edilen kale St. Jean Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş olan kale ilk olarak Aziz Peter adıyla anılmışıtr. Bölgenin antik çağda bir ada olduğu, ardından kente bağlanarak bir yarımada haline getirildiği bilinmektedir. Kare plana sahip kale 180 x 185 ölçülerine sahiptir. Kalenin içinde çeşitli kuleler bulunmakta, bu kuleler farklı ülkelerin isimleriyle anılmaktadır; aralarındaki en yüksek küle 47,5 metre yüksekliği ile Fransız Kulesi'dir. Turizm sezonunda haftalık ortalama 15 bin ziyaretçi hacmine sahip kale yabancı turistler tarafından yoğun bir ilgiyle karşılanmaktadır ve Türkiyedeki tarihi eserler arasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Bodrum'a gitmişken gezilecek yerler listenize Gümüşlük de eklemenizi öneririz.
Gümüşkesen Anıtı
Bir mezar anıtı olan Gümüşkesen, oldukça ihtişamlı bir görünüme sahiptir. MS160 ile 180 yılları arasında yapıldığı bilinen bu anıtın yapımında kullanılan malzemenin tamamı Sandra Dağı'ndaki ocaklardan çıkarılıp getirilen gri damarlı mermerlerden oluşmaktadır. Roma döneminde inşa edilmiş bu mezar anıtın, şehrin zengin ailelerinden birine ait olduğu tahmin edilmektedir. Anıt, gömülerin yapıldığı bir odadan, dinsel törenlerin yapıldığı bir sütunlu bölümden ve yüksek bir çatı katından meydana gelmektedir. Sıklıkla dünyanın yedi harikasından biri olan Halikarnassos'daki Mausoleionu ile benzerlikleri vurgulanmaktadır; buna karşın Gümüşkesen'in kendine has birçok özelliği vardır. Türkiyenin tarihi yerleri arasında özgül bir yere sahiptir.
Xanthos ve Letoon Antik Kentleri
Birbirlerine 4 km yakınlıkta olan Xanthos ve Letoon antik kentleri oldukça uzun bir kültürel geçmişe sahiptir ve ikisi de UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Fethiye'ye 46 km uzaklıkta bulunan Xanthos Antik Kenti, Kınık köyü yakınlarında yer almaktadır. MÖ 545 yılında Perslerin egemenliğine girmiştir ve öncesinde tamamen bağımsızdır. Pers hakimiyetine girdikten yaklaşık yüz yıl sonra s-şehir tamamen yanmış, ardından yeniden inşa edilmiştir. İçerisinde yer alan yapılarda Likya geleneklerine, Helenistik ve Roma dönemi etkilerine rastlamak mümkündür. Sıklıkla adı Xanthos ile birlikte anılan Letoon Antik Kenti ise antik dönemde dini açıdan taşıdığı önem ile ön plana çıkmaktadır. Çeşitli tapınaklara ve manastırlara ev sahipliği yapan bölge turistlerin yoğun olarak ilgisini çekmektedir. Bunun yanında, Letoon Antik Kenti de Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır.
Aspendos Antik Kenti
Antalya'nın Serik ilçesinin Belkıs köyü sınırları içerisinde yer alan Aspendos Antik Kenti, günümüze oldukça sağlam bir şekilde ulaşmış Roma dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ön plana çıkar. Köprüçay yakınlarındaki tepe düzlüğe kurulan ve kendi döneminde oldukça gelişmiş bir şehir olan Aspendos, bu özelliğini verimli topraklarına borçludur. Gezilecek önemli yerler arasında tiyatroları ve suyolları yer alır. Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de varlığını sürdürmüş olan Aspendos oldukça zengin bir tarihe sahiptir. Şehrin içerisinde birçok farklı döneme ait kalıntı ile karşılaşmak mümkündür. Türkiyedeki tarihi yerler arasında hatrı sayılır bir yere sahiptir; öyle ki Atatürk'ün 1930 yılında bölgeyi ziyaret ettiği ve bölgedeki tarihi eserlerin onarılması ve kervansarayların yeniden kullanılır hale getirilmesi için talimat verdiği bilinmektedir. İyileştirme çalışmaları neticesinde Aspendos'un bugün oldukça bakımlı ve görülmeye değer bir antik kent olduğunu söylemek mümkündür.
Myra Antik Kenti
Adını taşıyan ova üzerine kurulan Myra Antik Kenti, inşa edildiği dönemde, ulaşıma elverişli kanalları sayesinde denizle bağlantı kurulabilmiştir; bu sayede bölgede geçim deniz ticareti ile sağlanmıştır. Kent, Likya dönemi kara mezarları, Bizans dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi ve Roma dönemi tiyatrosu ile meşhurdur. Arkeologlar, Likçe yazıtları ve sikkelerden yola çıkarak kentin MÖ 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürmüş olduğunu dile getirmektedirler. MÖ 2. yüzyıla gelindiğinde Myra en parlak dönemlerini yaşamıştır. Bu dönemde büyük ölçüde gelişme göstermiş, günümüzde ulaşan eserlerin büyük bir kısmı bu dönemden sonra inşa edilmiştir. Hıristiyanlar için oldukça büyük önem taşıyan bu antik kente dünyanın her yerinden turist ziyaretleri gerçekleşmektedir.
Olimpos Antik Kenti
Antalya'nın güney sahillerinde yer alan ve oldukça önemli bir liman kenti olan Olimpos, adını 16 metre kuzeyindeki Tahtalı Dağı'ndan almıştır. Beydağları-Olimpos Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Olimpos'un ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Likya Birliği'nin üç oy hakkına sahip altı şehrinden biri olan kentin kendi döneminde siyasi açıdan da oldukça önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. İçerisinde Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait yapılar ile karşılaşmak mümkündür. Oldukça uzun bir geçmişe sahip olan Olimpos doğal güzellikler açısından da oldukça zengindir. Doğanın tarih ile buluştuğu bir bölge olan Olimpos'u ziyaret etmek için yılın en uygun zamanları ilkbahar ve yaz aylarıdır. Bunun yanında bölge, yılın her dönemi ziyaretçi alımına açıktır.
Cunda Adası
Alibey Adası adıyla da bilinen ve Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı olan Cunda Adası, Ayvalık'a bağlı 22 ada içerisinden yerleşime açık olan tek adadır. Ege Denizi'nde bulunan ve Türkiye'ye ait 4. büyük ada olan Cunda Adası, dünyanın her yerinden turist ağırlamaktadır. Yunan kültürü ile harmanlanmış mutfak lezzetleri ve mimari dokusu ile oldukça çekici bir tatil bölgesi olan Cunda, sakin bir tatili tercih edenlerin öncelikli tercihleri arasında yer almaktadır. Denizi oldukça temizdir ve uygun zamanlarda gidildiğinde oldukça dingindir. Türkiye tarihi yerler açısından oldukça zengin bir ülkedir ve Cunda Adası da bu tarihi yerler arasında yer alır. Bölge, Osmanlı döneminde özerklik kazanmıştır ve farklı konsolosluklara ev sahipliği yapmıştır. Mübadele yıllarına dair birçok iz barındırması dolayısıyla da tarihe meraklı olanların yoğun olarak ilgisini çekmektedir.
Antalya Müzesi
Birinci Dünya Savaşı sırasında tarihi eserlerin işgalcilerden korunması için kurulduğu bilinen Antalya Müzesi günümüzde hâlâ faaliyet göstermektedir. Bu anlamda içinde sergilenen tarihi eserlerin yanı sıra, kuruluş amacı itibariyle de müze tarihi açıdan büyük ölçüde önem arz etmektedir. İçerisinde 13 sergi salonu, bir bahçe sergisi, çocuk bölümü ve açık hava galerileri yer almaktadır. Müze, doğa tarihi ve prehistorya koleksiyonu ile ziyaretçilerinin büyük ilgisini çekmekte, tanrı ve imparator heykellerine ve çeşitli sikkelere, mozaiklere ve ikonalara da içerisinde yer verilmektedir. Kronolojik bir sırayla sergilenen eserler Karain Mağarası'ndaki buluntular ile başlamakta, Bademağacı, Karataş Semayük gibi alanlardaki kazılardan elde edilen buluntular ile devam etmektedir. Oldukça zengin bir içeriğe sahip olan Antalya Müzesi'nin mutlaka gezilip görülmesi gereken tarihi yerler arasında yer aldığı söylemek mümkündür.
Alanya Kalesi
Helenistik dönemde inşa edilen ve günümüze dek oldukça başarılı bir şekilde ulaşan Alanya Kalesi, bölgedeki en ünlü turistik mekanlardan biridir. Denizden gelecek saldırıları engellemek amacıyla yapılmış olan ve yüzyıllar boyu askeri amaç doğrultusunda kullanılan Alanya Kalesi, 1950 yılında onarılmaya başlanmış ve 1979 yılında müzeye çevrilmiştir. Bugün, her yıl binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapmakta olan kalenin tarihi değeri oldukça yüksektir. Tarihi yerler Türkiye için öncelikli olarak manevi anlamda büyük önem arz etmektedir; bu bağlamda Alanya Kalesi de özenli bir şekilde muhafaza edilmesi gereken tarihi yapılarımız arasında yer alır.
Hasankeyf
Batman iline bağlı tarihi bir ilçe olan Hasankeyf, 12.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Kelime anlamı itibariyle "kaya kale" anlamına gelen Hasankeyf, doğanın ve tarihin birlikte yaşatıldığı bir bölgedir. Bölge 1981 yılında doğal koruma alanı ilan edilmiştir. Uzun yıllar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan şehir oldukça zengin bir tarihi geçmişe sahiptir.
Sümela Manastırı
Trabzon'un Maçka ilçesinde yer alan Sümela Manastırı deniz seviyesinden 1150 km yükseklikte yer almaktadır. Manastırın Meryem Ana adına kurulduğu bilinemktedir. "Siyah" ve "melas" sözcüklerinden gelen Sümela kelimesi, Meryem Ana tasvirinin siyah rengine atıfta bulunmaktadır. Beş yıldan uzun süren restorasyon çalışmasının sonunda Sümela Manastırı bugün ziyaretçi kabul etmeye kaldığı yerden devam etmektedir. Benzersiz mimarisi ve sahip olduğu manevi değer doğrultusunda Hıristiyan dünyası için oldukça önemli bir yapı olan Sümela Manastırı, uluslararası düzeyde yoğun bir ilgiyle karşılanmaktadır.
Truva Antik Kenti
Kaz Dağı eteklerinde yer alan ve tarihi özellikleri ile ön plana çıkan Truva Antik Kenti, Çanakkale il sınırları içerisinde yer almaktadır. Troya adıyla da bilinen Truva Antik Kenti, 1998 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmiştir. Geçmişi MÖ 3000 yılına kadar uzanmaktadır. 1871 yılından beri yapılan kazılar neticesinde şehrin birkaç kez yıkılıp yeniden kurulduğu tespit edilmiştir. Dünyanın ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği yaptığı bilinen Truva Antik Kenti'nde bu yarışmadan kaynaklı bir savaşın çıktığı anlatılmaktadır. İçerisinde yer alan tiyatrolar, hamamlar ve çeşitli arkeolojik buluntular turistler tarafından ilgiyle karşılanmakta, her yıl bu yapıları görmek için binlerce turist bölgeyi ziyarete gelmektedir.
Göbeklitepe
Şanlıurfa'da bulunan Göbeklitepe, bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Tarihteki ilk medeniyetlere ev sahipliği yaptığı bilinen Göbeklitepe tarihi açıdan son derece önemli özelliklere sahiptir. Bilinen ilk ibadet merkezi olan bölge dinler tarihi açısından da önem arz eder. Bundan 12.000 yıl önce inşa edilmiş olan bu alandaki buluntular dünya tarihini değiştirmiştir. Adına çeşitli belgeseller çekilen bu tarihi yapının henüz çözülememiş birçok gizemi mevcuttur. Bilim dünyasının ilgisinin daima taze kaldığı Göbeklitepe'yi incelemek için her yıl sayısız araştırmacı Türkiye'yi ziyaret etmektedir. Tarihi bölgenin büyük bir kısmı turist ziyaretine açıktır.
İstanbul
Yedi tepeli şehir olarak da bilinen İstanbul, dünya tarihinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Asya kıtasını Avrupa kıtasına bağlaması dolayısıyla ticaret açısından oldukça önemli bir pozisyona sahiptir; bu nedenle tarih boyunca imparatorlukların göz bebeği olmuştur. Tarihi dokusu büyük oranda korunmuş olan şehir turistlerin yoğun ilgisine maruz kalmaktadır.
Ankara
Çoğunlukla başkent olma özelliği ile ön plana çıkan Ankara, arkeolojik buluntular itibariyle de oldukça zengindir. Anadolu'daki insan karakterli ilk fosil primat kalıntıları Ankara'da bulunmuştur. Sahip olduğu Medeniyetler Müzesi görülmeye değerdir.